bugün
- aç karnına poğaça yemek10
- iyi bir insan olmak için ne yapmam lazım13
- en dindar özelliğiniz37
- 13 yaşındaki kıza tecavüz eden 28 kişi29
- chat sitesi kurmak9
- şampiyonluk için yanak okşatmak23
- jose mourinho25
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri15
- yaz aşkı varda kış aşkı neden yok11
- otoyol ve köprü geçiş ücretlerinin zamlanması10
- karşı cinse giyim önerileri8
- 19 mayıs 2024 galatasaray fenerbahçe maçı27
- doğum gününde hatırlanmamak19
- düşün ki o bunu okuyor8
- anın görüntüsü18
- en taşaklı kızların bizim sözlükte bulunması16
- en havalı erkek meslekleri16
- her erkeğin unutamadığı bir kadın vardır10
- burçlara inanmak9
- kezo dili ve edebiyatı8
- zall beceremiyorsan bırak git24
- sözlüğe yeni gelen masum erkek12
- bugün hangi kadın yazara ne diksem15
- hayatınızda kaç kere reddedildiniz19
- kahverengi gözlü olmanın hiç bir işe yaramaması14
- sözlük erkeklerini evire çevire pataklamak8
- hangi sözlük yazarı ile uyumak isterdin11
- şort diken müzisyen motorcu uzun boylu yazar11
- icardi1905 ile jakuziye girmek10
- kimsenin okumadığı sözlükte yazar olmak17
- ali koç9
- günahların takımı galatasaray13
- ayetullah hamaney'in mini etekli torunu20
- bir erkekle kız arkadaş olabilir mi sorunsalı8
- anneler günü10
- erkekler seks yapamayacağı kadınla arkadaş olmaz15
- bik bik için diktiğim şort21
- toplu taşımalardaki müzisyen sorunsalı8
- üstteki yazar gözünde nasıl canlanıyor13
- icardi19058
- piknikçi grubun varoş olduğunu anlama yolları15
- kızların mesajlara geç cevap vermesi16
- elinin değdiği anı unutamıyorum 5 posta attım16
- serdar ortaç renault megane benzerliği8
- şizofreni11
- bacağa kramp girmesi10
- arkadaşlar sizce bu yüzük nasıl14
entry'ler (68)
kuran'da da üzerinde durulduğunu düşündüğüm kadim felsefe.
bu konuyla ilgili şöyle bir video hazırladım:
https://www.youtube.com/watch?v=ru4b3gqxpgk
bu konuyla ilgili şöyle bir video hazırladım:
https://www.youtube.com/watch?v=ru4b3gqxpgk
dine sonradan girmiş yanlış inanç.
islam dini için vahyi/kuran'ı temel alırsak bazı yaygın hurafeleri şu şekilde ele alabiliriz:
Recm
Recm cezası Kuran'da yoktur. Kuran'a göre (Nûr, 24/2), zina eden kadın ile zina eden erkeğin cezası yüz celdedir. Burada bahsedilen cezanın evli kimseleri kapsadığı Nûr suresinin 8. ayetindeki ifadelerden anlaşılabilir. Çünkü bu ayette (Nûr, 24/8) , "...Dört defa şahitlik etmesi cezayı ondan kaldırır..." denilirken, ceza (el-azâb) kelimesi marife durumunda kullanılmıştır -yani söz konusu cezadan öncesinde bahsedilmiş olmalıdır- ve öyle anlaşılıyor ki 8. ayetteki ceza/azap ile kastedilen şey, Nûr suresinin 2. ayetinde geçen azâbehumâ (ikisinin cezası) ifadesidir, yani 100 celdedir. Nûr suresinin 8. ayetinde bahsedilen kadın evli olduğuna göre (Nûr, 24/6), 2. ayetteki cezanın da evli kimseleri kapsadığı söylenebilir. Nisâ suresinin 25. ayetinde, zina yapan evli cariyenin cezasının hür kadınınkinin yarısı olduğu ifade edilir. Recm cezasının yarısı diye bir şey olamaz, ama 100 celdenin yarısı 50 celde eder. Bazıları, hadislerle ilgili ayetlerin hükmü değiştirilmiş ve Nûr suresinin 2. ayetindeki ceza sadece bekarları kapsayacak hale gelmiştir, demişlerdir/diyorlar. Bu anlayış, elçiyi Allah'ın üzerinde bir hüküm koyucu olarak görmek olur ve tevhit inancıyla bağdaşmaz. Recm cezası, Yahudi şeriatında vardır (Eski Ahit, Yasa Kitabı, 22/23-24).
Salâ
Muhammed Peygamber'in vefatından asırlar sonra uydurulmuş olan salâlarda tevhit inancına aykırı pek çok ifadeye rastlamak mümkündür. Ona "Yâ Rasûlallâh/Ey Allah'ın elçisi!" diye doğrudan doğruya seslenmek bir bakıma onu ilah yerine koymak olur. Muhammed Peygamber bizim gibi bir insandı (Kehf, 18/110), öldü (Zümer, 39/30) ve artık kimseyi duyamaz. "Allah elçileri topladığı gün şöyle der: Size ne cevap verildi? Derler ki: Bizim hiçbir bilgimiz yok. Gaibin bileni Sensin." (Mâide, 5/109). Hristiyanların kendisine yakarıp durduğu isa Peygamber kıyamet günü şöyle diyecek: "...içlerinde olduğum müddetçe onların üzerinde şahit idim. Beni vefat ettirdiğin zaman onların üzerinde gözetleyici Sen oldun ve Sen her şeye şahitsin." (Mâide, 5/117) Ölmüş kimseler kendilerine yapılan nidalardan habersizdir. "Allah'ın yanında, kendilerine kıyamet gününe kadar cevap veremeyecek olan kimselere dua eden kişiden daha sapkın kim olabilir? O yalvardıkları kimseler onların dualarından habersizdirler. (Kıyamet günü) insanlar toplatıldığı zaman, (yalvardıkları kişiler) onlara (müşriklere) düşman ve onların kulluklarını inkâr eden kimseler olur." (Ahkâf, 46/5-6) Yine salâlarda sıkça geçen "Yâ seyyide'l-evvelîne ve'l-âhirîn/Ey öncekilerin ve sonrakilerin efendisi" ifadesi ile Allah'a ait bir özellik (En'âm, 6/164) elçisi için kullanılmış olmaktadır. Şirk, affedilmez bir günahtır (Nisâ, 4/48). Onun için bu konuda çok titiz davranılması gerekiyor.
Mevlid Okumak/Okutmak
Yurdumuzda genellikle ölmüş kimselerin arkasından okunan/okutulan mevlid, Süleyman Çelebi (ö. 1422) tarafından kaleme alınmıştır. içerisinde tevhit inancıyla bağdaşmayan pek çok ifade vardır. Örneğin, "Rasulullah'tır bu varlığa sebep, onun rızasını aşkla et talep." denir. Muhammed Peygamber ölmüştür (Zümer, 39/30), onun rızasını talep etmek, onu razı etmeye çalışmak, onu ilahlaştırmak olur. Mevlidde geçen, seyyide'l-evvelîne ve'l-âhirîn/öncekilerin ve sonrakilerin efendisi, bütün dertlilerin dermanı, cümle alemlerin sultanı gibi ifadeler de -elçisi için değil- Allah için kullanılması gereken sözlerdir.
Türbelerden Medet Ummak
Mekkeli müşrikler yerin ve göklerin yaratıcısı olarak gördükleri Allah'ın varlığını kabul ediyorlar, ancak Allah'a daha yakın olabilmek için birtakım evliyadan/şefaatçilerden medet umuyorlardı. "Şayet onlara (müşriklere) "Gökleri ve yeri yaratan, Güneş'i ve Ay'ı emre amade kılan kimdir?” diye soracak olsan, "Allah’tır" derler. O halde nasıl döndürülüyorlar?" (Ankebût, 29/61). "O'nun yanında evliyâ (velîler) edinen kimseler (müşrikler) şöyle derler: Biz onlara, sırf bizi Allah'a iyice yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz..." (Zümer, 39/3). "Onlar (müşrikler), Allah'ın yanında kendilerine ne zararı ne de faydası olan şeylere kulluk ediyorlar ve şöyle diyorlar: Bunlar Allah katında bizim şefaatçilerimizdir..." (Yûnus, 10/18) Türbelere gidip ölülerden aracılık isteyen birinin inancının Mekkeli müşriklerinkinden ne farkı kalıyor? "Allah'ın yanında dua ettikleri kimseler, bir şey yaratamazlar; (aksine) kendileri yaratılmışlardır ve onlar diri değil ölüdürler ve ne zaman diriltileceklerinin de farkında değillerdir." (Nahl, 16/20-21).
"Şefaat ya Rasulallah!"
Allah merhametlilerin en merhametlisidir (A'râf, 7/151), kuluna çok yakındır (Kâf, 50/16) ve dua edenin duasına karşılık verir (Bakara, 2/186). insanın içinde sakladıklarını bilir (Hûd, 11/5). Muhammed Peygamber, bizim gibi bir insandı (Kehf, 18/110), öldü (Zümer, 39/30) ve artık kimseyi işitemez. Yaşarken bile insanların içlerinde sakladıklarını bilemezdi (Tevbe, 9/101). O halde, Allah'a dua etmek varken, bir insan neden ölmüş elçisinden yardım ister? "Sen onları (münafıkları) bilmezsin; onları biz biliriz!" (Tevbe, 9/101). Yaşarken kendi etrafındaki insanların münafık mı mü'min mi olduğunu anlayamayan bir insanın, ölümünün ardından yaşamış hiç tanımadığı kişilere "kefil" olup da onlara "şefaat" etmeye çalışması mümkün müdür? "Bağışlanmaları için Allah'a dua etmişsin veya etmemişsin onlar için birdir. Allah onları asla bağışlamayacaktır..." (Münâfikûn, 63/6) ve "(Ey Muhammed!) Onlar için 70 defa af dilesen bile Allah onları asla affetmeyecek!" (Tevbe, 9/80) şeklindeki ayetlerde Allah, elçisi bağışlanmalarını dilese de bazı kimseleri bağışlamayacağını söylüyor. Şu halde, Muhammed Peygamber'in kendilerine kıyamet günü şefaat etmesi için ona yalvaranlar, böyle bir şey gerçekleşse bile, Allah'ın onları affedeceğinden nasıl emin olabiliyorlar acaba? Cin suresinin 22. ayetinde, "(Ey Muhammed!) De ki: Beni Allah'tan hiç kimse koruyamaz ve O'ndan başka bir sığınak bulamam!" deniyor. Muhammed Peygamber kendisini Allah'tan koruyamazken başkasını nasıl koruyacak ve Muhammed Peygamber'in tek sığınağı Allah iken kendisi başkalarına nasıl sığınak olacak? Gerçek şu ki, Muhammed Peygamber'in görevi sadece elçilik idi, hesap görmek ise Allah'a aittir (Ra'd, 13/40).
Tahiyyât
Namaz kılarken okunan tahiyyât duasında Muhammed Peygamber'e seslenilerek selam verilmektedir: es-selâmu aleyke eyyuhe'n-nebiyyu (selamun aleykum/selam senin üzerine olsun ey Nebi!)" Namazda sanki Muhammed Peygamber'in huzurundaymışız, o bizi işitiyormuş gibi ona selam vermemiz tevhit inancıyla bağdaşmaz. "Ben, Allah'ım, Benden başka ilah yoktur. Bana ibadet et. Benim zikrim için namaz kıl." (Tâhâ, 20/14). "Mescitler Allah'ındır. O halde, Allah'ın yanında başka bir kimseye dua etmeyin." (Cin, 72/18).
Kuran'a Abdestsiz Dokunmamak
"Ona ancak temiz olanlar dokunur." (Vâkıa, 56/79) ayeti abdestsiz olarak Kuran'a dokunulamayacağı ile ilgili olamaz. Bu ayet Mekke Dönemi'nde indirilmiştir ve vahyin mahiyeti ile ilgilidir. Abdestin nasıl alınacağının öğretildiği ayet (Mâide, 5/6) ise Medine Dönemi'nde nazil olmuştur ve söz konusu ayet ile namaz ibadetinden önce abdest alınması istenmiştir. Dolayısıyla, Kuran'a dokunmadan önce abdest alınması gerektiğine dair bir hükmün Kuran'da olmadığını ve abdestin sadece namaz kılabilmek için gerekli olduğunu söyleyebiliriz.
Anlamını Bilmeden Kuran Okumak
Kuran, muhataplarınca anlaşılsın diye onların diliyle gönderilmiş bir mesajdır (Yûsuf, 12/2; Fussilet, 41/44; Zuhruf, 43/3; Kamer, 54/32). Dolayısıyla Kuran'ı anlamadan okumanın onun gönderilme amacına uygun düşmeyeceğini söyleyebiliriz.
Kabir Azabı
Kuran'da insan için iki hayattan bahsedilir: dünya hayatı ve ahiret hayatı. Bunun dışında bir hayat yoktur. "Sizler cansız iken size O hayat verdiği halde Allah'ı nasıl inkar edebiliyorsunuz? Sonra sizi öldürecek, sonra diriltecek, sonra O'na döndürüleceksiniz." (Bakara, 2/28) Kıyamete kadar kabirde azap edilecek olsaydı, kıyamet günü yeniden diriltilmekten bahsedilir miydi? "Günahkarlar kıyamet koptuğu gün sadece çok kısa bir süre kaldıklarına yemin ederler..." (Rûm, 30/55). Kıyamete kadar azap gören biri böyle söyler mi? "Onu (kıyameti) gördükleri gün, ancak bir akşam ya da kuşluk vakti kadar kalmış gibi olacaklar." (Naziât, 79/46)
Miraç inancı
Muhammed Peygamber'in göğe yükseldiği inancı Kuran ayetlerine aykırıdır. "Dediler ki: Sana asla inanmayacağız; yerden bizim için bir pınar fışkırtmadıkça, üzüm ve hurmalardan bir bahçen olmadıkça ve içinden nehirler akıtmadıkça veya göğü iddia ettiğin gibi parça parça üzerimize düşürmedikçe veya allah'ı ve melekleri kefil olarak getirmedikçe veya altından bir evin olmadıkça veya gökte yükselmedikçe ve yükselişine de asla inanmayacağız (oradan) bize okuyacağımız bir kitap indirmedikçe... De ki: Subhane Rabbi! Ben elçi olan bir insandan başka bir şey miyim ki?" (isrâ 17/90-93).
Mehdi inancı
Kurtarıcı (mehdi) inancı hemen hemen her dinde ve kültürde vardır. Hristiyanlar isa'nın tekrar yeryüzüne döneceğine inanırken, Yahudiler Mesih'i, Budistler ise Maitreya'yı beklemektedir. Kuran'a göre Muhammed Peygamber'in gelişi önceki elçiler tarafından insanlığa müjdelenmiştir (Bakara, 2/146; A'râf, 7/157; Saff, 61/6). Bu nedenle, diğer inançlara mensup kişilerin bekledikleri kurtarıcı Muhammed Peygamber olabilir. Nitekim Kuran'da Muhammed Peygamber'den sonra bir kurtarıcı geleceğinden söz edilmez.
Muhammed Peygamber'in Mucizeleri
Kuran'a göre, Muhammed Peygamber'in insanlara getirdiği tek mucizesi Kuran'dır. "Ona Rabbinden ayetler/mucizeler indirilmeli değil miydi, dediler... Bizim sana, onlara okunan Kitab'ı indirmiş olmamız yeterli olmadı mı?" (29/50-51). "Bizi mucizeler/ayetler göndermekten alıkoyan şey öncekilerin onları yalanlamış olmasıdır..." (isrâ, 17/59).
Salavat
Kuran'a göre Allah ve melekleri Muhammed Peygamber'e salat eder: "Allah ve melekleri Nebi'ye salat eder. Ey iman edenler! Ona salat edin..." (Ahzâb, 33/56). Salat etmeyi "salavat getirmek" olarak yorumlayanlar, Muhammed Peygamber'in ismi her anıldığında "aleyhi's-salâtu ve's-selâm" veya "sallallâhu aleyhi ve sellem" gibi sözler söylemeyi gerekli görüyorlar. Oysa aynı surenin 43. ayetinde de şöyle deniyor: "O (Allah) ve melekleri size (siz inananlara) salat edendir..." (Ahzâb, 33/43). Şu halde Allah ve melekleri inananlara salavat mı getiriyorlar?
Seyyid-Şerif
Muhammed Peygamber'in kızı Fatıma'nın çocukları Hüseyin ve Hasan'in soyundan gelenler için seyyid ve şerif sıfatları kullanılmakta ve böyle kimselerin diğer insanlara göre daha muteber olduklarına inanılmaktadır. Oysa Kuran'a göre üstünlük soyda değil takvadadır (Hucurât, 49/13). Mesela, ibrahim Peygamber'in babası azılı bir müşrikti (En'âm, 6/164).
isa'nın Yeryüzüne inişi (Nüzûl-i Îsâ)
Bazı Müslümanlar -tıpkı Hristiyanlar gibi- isa'nın ölmediğine, göğe yükseldiğine ve kıyamete yakın yeryüzüne inerek birtakım icraatta bulunacağına inanmaktadır. Bu inanç, Kuran ayetlerine aykırıdır. Çünkü isa'nın kıyamet günü yapacağı konuşmada böyle şeylerden hiç söz edilmez: "Allah buyurduğu zaman: Ey Meryem oğlu isa! insanlara, beni ve annemi Allah'ın yanında iki ilah edinin, diye sen mi söyledin? isa da şöyle der: Seni tenzih ederim! Benim için hak olmayan bir şeyi söylemem bana yakışmaz. Onu söylemiş olsaydım, sen bilirdin. Sen, nefsimdekini bilirsin. Ben, sendekini bilemem. Sen gizlilikleri çok iyi bilensin. Ben onlara ancak, benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin, diye bana emrettiğin şeyi söyledim. içlerinde olduğum müddetçe onların üzerinde şahit idim. Beni vefat ettirdiğin zaman, onların üzerinde gözetleyici Sen oldun ve Sen, her şeye şahitsin." (Mâide, 5/116,117)
Kandiller
Muhammed Peygamber'in vefatından asırlar sonra, ilk olarak Mısır'da Peygamber'in doğum gününü (mevlid) kutlama, ilk olarak Kudüs'te de Recep ayının ilk Cuma gecesini (regaib) kutlama geleneği başlamıştır. Mirac, Kuran ayetlerine (isra, 17/90-93) aykırı bir iddiadır. Benzer şekilde, Şaban ayının ortasındaki gece (berat) Allah'ın dünya semasına tecelli edip kullarını affedeceğine dair rivayetler -ki bu durumda diğer gecelerde Allah'ın yakınlığının ve merhametinin nispeten daha sınırlı olması gerekir- Allah'ın kuluna daima yakın ve merhametli olduğunu söyleyen ayetlere (Bakara, 2/186; A'râf 7/56 vb.) aykırıdır.
islam dini için vahyi/kuran'ı temel alırsak bazı yaygın hurafeleri şu şekilde ele alabiliriz:
Recm
Recm cezası Kuran'da yoktur. Kuran'a göre (Nûr, 24/2), zina eden kadın ile zina eden erkeğin cezası yüz celdedir. Burada bahsedilen cezanın evli kimseleri kapsadığı Nûr suresinin 8. ayetindeki ifadelerden anlaşılabilir. Çünkü bu ayette (Nûr, 24/8) , "...Dört defa şahitlik etmesi cezayı ondan kaldırır..." denilirken, ceza (el-azâb) kelimesi marife durumunda kullanılmıştır -yani söz konusu cezadan öncesinde bahsedilmiş olmalıdır- ve öyle anlaşılıyor ki 8. ayetteki ceza/azap ile kastedilen şey, Nûr suresinin 2. ayetinde geçen azâbehumâ (ikisinin cezası) ifadesidir, yani 100 celdedir. Nûr suresinin 8. ayetinde bahsedilen kadın evli olduğuna göre (Nûr, 24/6), 2. ayetteki cezanın da evli kimseleri kapsadığı söylenebilir. Nisâ suresinin 25. ayetinde, zina yapan evli cariyenin cezasının hür kadınınkinin yarısı olduğu ifade edilir. Recm cezasının yarısı diye bir şey olamaz, ama 100 celdenin yarısı 50 celde eder. Bazıları, hadislerle ilgili ayetlerin hükmü değiştirilmiş ve Nûr suresinin 2. ayetindeki ceza sadece bekarları kapsayacak hale gelmiştir, demişlerdir/diyorlar. Bu anlayış, elçiyi Allah'ın üzerinde bir hüküm koyucu olarak görmek olur ve tevhit inancıyla bağdaşmaz. Recm cezası, Yahudi şeriatında vardır (Eski Ahit, Yasa Kitabı, 22/23-24).
Salâ
Muhammed Peygamber'in vefatından asırlar sonra uydurulmuş olan salâlarda tevhit inancına aykırı pek çok ifadeye rastlamak mümkündür. Ona "Yâ Rasûlallâh/Ey Allah'ın elçisi!" diye doğrudan doğruya seslenmek bir bakıma onu ilah yerine koymak olur. Muhammed Peygamber bizim gibi bir insandı (Kehf, 18/110), öldü (Zümer, 39/30) ve artık kimseyi duyamaz. "Allah elçileri topladığı gün şöyle der: Size ne cevap verildi? Derler ki: Bizim hiçbir bilgimiz yok. Gaibin bileni Sensin." (Mâide, 5/109). Hristiyanların kendisine yakarıp durduğu isa Peygamber kıyamet günü şöyle diyecek: "...içlerinde olduğum müddetçe onların üzerinde şahit idim. Beni vefat ettirdiğin zaman onların üzerinde gözetleyici Sen oldun ve Sen her şeye şahitsin." (Mâide, 5/117) Ölmüş kimseler kendilerine yapılan nidalardan habersizdir. "Allah'ın yanında, kendilerine kıyamet gününe kadar cevap veremeyecek olan kimselere dua eden kişiden daha sapkın kim olabilir? O yalvardıkları kimseler onların dualarından habersizdirler. (Kıyamet günü) insanlar toplatıldığı zaman, (yalvardıkları kişiler) onlara (müşriklere) düşman ve onların kulluklarını inkâr eden kimseler olur." (Ahkâf, 46/5-6) Yine salâlarda sıkça geçen "Yâ seyyide'l-evvelîne ve'l-âhirîn/Ey öncekilerin ve sonrakilerin efendisi" ifadesi ile Allah'a ait bir özellik (En'âm, 6/164) elçisi için kullanılmış olmaktadır. Şirk, affedilmez bir günahtır (Nisâ, 4/48). Onun için bu konuda çok titiz davranılması gerekiyor.
Mevlid Okumak/Okutmak
Yurdumuzda genellikle ölmüş kimselerin arkasından okunan/okutulan mevlid, Süleyman Çelebi (ö. 1422) tarafından kaleme alınmıştır. içerisinde tevhit inancıyla bağdaşmayan pek çok ifade vardır. Örneğin, "Rasulullah'tır bu varlığa sebep, onun rızasını aşkla et talep." denir. Muhammed Peygamber ölmüştür (Zümer, 39/30), onun rızasını talep etmek, onu razı etmeye çalışmak, onu ilahlaştırmak olur. Mevlidde geçen, seyyide'l-evvelîne ve'l-âhirîn/öncekilerin ve sonrakilerin efendisi, bütün dertlilerin dermanı, cümle alemlerin sultanı gibi ifadeler de -elçisi için değil- Allah için kullanılması gereken sözlerdir.
Türbelerden Medet Ummak
Mekkeli müşrikler yerin ve göklerin yaratıcısı olarak gördükleri Allah'ın varlığını kabul ediyorlar, ancak Allah'a daha yakın olabilmek için birtakım evliyadan/şefaatçilerden medet umuyorlardı. "Şayet onlara (müşriklere) "Gökleri ve yeri yaratan, Güneş'i ve Ay'ı emre amade kılan kimdir?” diye soracak olsan, "Allah’tır" derler. O halde nasıl döndürülüyorlar?" (Ankebût, 29/61). "O'nun yanında evliyâ (velîler) edinen kimseler (müşrikler) şöyle derler: Biz onlara, sırf bizi Allah'a iyice yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz..." (Zümer, 39/3). "Onlar (müşrikler), Allah'ın yanında kendilerine ne zararı ne de faydası olan şeylere kulluk ediyorlar ve şöyle diyorlar: Bunlar Allah katında bizim şefaatçilerimizdir..." (Yûnus, 10/18) Türbelere gidip ölülerden aracılık isteyen birinin inancının Mekkeli müşriklerinkinden ne farkı kalıyor? "Allah'ın yanında dua ettikleri kimseler, bir şey yaratamazlar; (aksine) kendileri yaratılmışlardır ve onlar diri değil ölüdürler ve ne zaman diriltileceklerinin de farkında değillerdir." (Nahl, 16/20-21).
"Şefaat ya Rasulallah!"
Allah merhametlilerin en merhametlisidir (A'râf, 7/151), kuluna çok yakındır (Kâf, 50/16) ve dua edenin duasına karşılık verir (Bakara, 2/186). insanın içinde sakladıklarını bilir (Hûd, 11/5). Muhammed Peygamber, bizim gibi bir insandı (Kehf, 18/110), öldü (Zümer, 39/30) ve artık kimseyi işitemez. Yaşarken bile insanların içlerinde sakladıklarını bilemezdi (Tevbe, 9/101). O halde, Allah'a dua etmek varken, bir insan neden ölmüş elçisinden yardım ister? "Sen onları (münafıkları) bilmezsin; onları biz biliriz!" (Tevbe, 9/101). Yaşarken kendi etrafındaki insanların münafık mı mü'min mi olduğunu anlayamayan bir insanın, ölümünün ardından yaşamış hiç tanımadığı kişilere "kefil" olup da onlara "şefaat" etmeye çalışması mümkün müdür? "Bağışlanmaları için Allah'a dua etmişsin veya etmemişsin onlar için birdir. Allah onları asla bağışlamayacaktır..." (Münâfikûn, 63/6) ve "(Ey Muhammed!) Onlar için 70 defa af dilesen bile Allah onları asla affetmeyecek!" (Tevbe, 9/80) şeklindeki ayetlerde Allah, elçisi bağışlanmalarını dilese de bazı kimseleri bağışlamayacağını söylüyor. Şu halde, Muhammed Peygamber'in kendilerine kıyamet günü şefaat etmesi için ona yalvaranlar, böyle bir şey gerçekleşse bile, Allah'ın onları affedeceğinden nasıl emin olabiliyorlar acaba? Cin suresinin 22. ayetinde, "(Ey Muhammed!) De ki: Beni Allah'tan hiç kimse koruyamaz ve O'ndan başka bir sığınak bulamam!" deniyor. Muhammed Peygamber kendisini Allah'tan koruyamazken başkasını nasıl koruyacak ve Muhammed Peygamber'in tek sığınağı Allah iken kendisi başkalarına nasıl sığınak olacak? Gerçek şu ki, Muhammed Peygamber'in görevi sadece elçilik idi, hesap görmek ise Allah'a aittir (Ra'd, 13/40).
Tahiyyât
Namaz kılarken okunan tahiyyât duasında Muhammed Peygamber'e seslenilerek selam verilmektedir: es-selâmu aleyke eyyuhe'n-nebiyyu (selamun aleykum/selam senin üzerine olsun ey Nebi!)" Namazda sanki Muhammed Peygamber'in huzurundaymışız, o bizi işitiyormuş gibi ona selam vermemiz tevhit inancıyla bağdaşmaz. "Ben, Allah'ım, Benden başka ilah yoktur. Bana ibadet et. Benim zikrim için namaz kıl." (Tâhâ, 20/14). "Mescitler Allah'ındır. O halde, Allah'ın yanında başka bir kimseye dua etmeyin." (Cin, 72/18).
Kuran'a Abdestsiz Dokunmamak
"Ona ancak temiz olanlar dokunur." (Vâkıa, 56/79) ayeti abdestsiz olarak Kuran'a dokunulamayacağı ile ilgili olamaz. Bu ayet Mekke Dönemi'nde indirilmiştir ve vahyin mahiyeti ile ilgilidir. Abdestin nasıl alınacağının öğretildiği ayet (Mâide, 5/6) ise Medine Dönemi'nde nazil olmuştur ve söz konusu ayet ile namaz ibadetinden önce abdest alınması istenmiştir. Dolayısıyla, Kuran'a dokunmadan önce abdest alınması gerektiğine dair bir hükmün Kuran'da olmadığını ve abdestin sadece namaz kılabilmek için gerekli olduğunu söyleyebiliriz.
Anlamını Bilmeden Kuran Okumak
Kuran, muhataplarınca anlaşılsın diye onların diliyle gönderilmiş bir mesajdır (Yûsuf, 12/2; Fussilet, 41/44; Zuhruf, 43/3; Kamer, 54/32). Dolayısıyla Kuran'ı anlamadan okumanın onun gönderilme amacına uygun düşmeyeceğini söyleyebiliriz.
Kabir Azabı
Kuran'da insan için iki hayattan bahsedilir: dünya hayatı ve ahiret hayatı. Bunun dışında bir hayat yoktur. "Sizler cansız iken size O hayat verdiği halde Allah'ı nasıl inkar edebiliyorsunuz? Sonra sizi öldürecek, sonra diriltecek, sonra O'na döndürüleceksiniz." (Bakara, 2/28) Kıyamete kadar kabirde azap edilecek olsaydı, kıyamet günü yeniden diriltilmekten bahsedilir miydi? "Günahkarlar kıyamet koptuğu gün sadece çok kısa bir süre kaldıklarına yemin ederler..." (Rûm, 30/55). Kıyamete kadar azap gören biri böyle söyler mi? "Onu (kıyameti) gördükleri gün, ancak bir akşam ya da kuşluk vakti kadar kalmış gibi olacaklar." (Naziât, 79/46)
Miraç inancı
Muhammed Peygamber'in göğe yükseldiği inancı Kuran ayetlerine aykırıdır. "Dediler ki: Sana asla inanmayacağız; yerden bizim için bir pınar fışkırtmadıkça, üzüm ve hurmalardan bir bahçen olmadıkça ve içinden nehirler akıtmadıkça veya göğü iddia ettiğin gibi parça parça üzerimize düşürmedikçe veya allah'ı ve melekleri kefil olarak getirmedikçe veya altından bir evin olmadıkça veya gökte yükselmedikçe ve yükselişine de asla inanmayacağız (oradan) bize okuyacağımız bir kitap indirmedikçe... De ki: Subhane Rabbi! Ben elçi olan bir insandan başka bir şey miyim ki?" (isrâ 17/90-93).
Mehdi inancı
Kurtarıcı (mehdi) inancı hemen hemen her dinde ve kültürde vardır. Hristiyanlar isa'nın tekrar yeryüzüne döneceğine inanırken, Yahudiler Mesih'i, Budistler ise Maitreya'yı beklemektedir. Kuran'a göre Muhammed Peygamber'in gelişi önceki elçiler tarafından insanlığa müjdelenmiştir (Bakara, 2/146; A'râf, 7/157; Saff, 61/6). Bu nedenle, diğer inançlara mensup kişilerin bekledikleri kurtarıcı Muhammed Peygamber olabilir. Nitekim Kuran'da Muhammed Peygamber'den sonra bir kurtarıcı geleceğinden söz edilmez.
Muhammed Peygamber'in Mucizeleri
Kuran'a göre, Muhammed Peygamber'in insanlara getirdiği tek mucizesi Kuran'dır. "Ona Rabbinden ayetler/mucizeler indirilmeli değil miydi, dediler... Bizim sana, onlara okunan Kitab'ı indirmiş olmamız yeterli olmadı mı?" (29/50-51). "Bizi mucizeler/ayetler göndermekten alıkoyan şey öncekilerin onları yalanlamış olmasıdır..." (isrâ, 17/59).
Salavat
Kuran'a göre Allah ve melekleri Muhammed Peygamber'e salat eder: "Allah ve melekleri Nebi'ye salat eder. Ey iman edenler! Ona salat edin..." (Ahzâb, 33/56). Salat etmeyi "salavat getirmek" olarak yorumlayanlar, Muhammed Peygamber'in ismi her anıldığında "aleyhi's-salâtu ve's-selâm" veya "sallallâhu aleyhi ve sellem" gibi sözler söylemeyi gerekli görüyorlar. Oysa aynı surenin 43. ayetinde de şöyle deniyor: "O (Allah) ve melekleri size (siz inananlara) salat edendir..." (Ahzâb, 33/43). Şu halde Allah ve melekleri inananlara salavat mı getiriyorlar?
Seyyid-Şerif
Muhammed Peygamber'in kızı Fatıma'nın çocukları Hüseyin ve Hasan'in soyundan gelenler için seyyid ve şerif sıfatları kullanılmakta ve böyle kimselerin diğer insanlara göre daha muteber olduklarına inanılmaktadır. Oysa Kuran'a göre üstünlük soyda değil takvadadır (Hucurât, 49/13). Mesela, ibrahim Peygamber'in babası azılı bir müşrikti (En'âm, 6/164).
isa'nın Yeryüzüne inişi (Nüzûl-i Îsâ)
Bazı Müslümanlar -tıpkı Hristiyanlar gibi- isa'nın ölmediğine, göğe yükseldiğine ve kıyamete yakın yeryüzüne inerek birtakım icraatta bulunacağına inanmaktadır. Bu inanç, Kuran ayetlerine aykırıdır. Çünkü isa'nın kıyamet günü yapacağı konuşmada böyle şeylerden hiç söz edilmez: "Allah buyurduğu zaman: Ey Meryem oğlu isa! insanlara, beni ve annemi Allah'ın yanında iki ilah edinin, diye sen mi söyledin? isa da şöyle der: Seni tenzih ederim! Benim için hak olmayan bir şeyi söylemem bana yakışmaz. Onu söylemiş olsaydım, sen bilirdin. Sen, nefsimdekini bilirsin. Ben, sendekini bilemem. Sen gizlilikleri çok iyi bilensin. Ben onlara ancak, benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin, diye bana emrettiğin şeyi söyledim. içlerinde olduğum müddetçe onların üzerinde şahit idim. Beni vefat ettirdiğin zaman, onların üzerinde gözetleyici Sen oldun ve Sen, her şeye şahitsin." (Mâide, 5/116,117)
Kandiller
Muhammed Peygamber'in vefatından asırlar sonra, ilk olarak Mısır'da Peygamber'in doğum gününü (mevlid) kutlama, ilk olarak Kudüs'te de Recep ayının ilk Cuma gecesini (regaib) kutlama geleneği başlamıştır. Mirac, Kuran ayetlerine (isra, 17/90-93) aykırı bir iddiadır. Benzer şekilde, Şaban ayının ortasındaki gece (berat) Allah'ın dünya semasına tecelli edip kullarını affedeceğine dair rivayetler -ki bu durumda diğer gecelerde Allah'ın yakınlığının ve merhametinin nispeten daha sınırlı olması gerekir- Allah'ın kuluna daima yakın ve merhametli olduğunu söyleyen ayetlere (Bakara, 2/186; A'râf 7/56 vb.) aykırıdır.
isa'nın kıyamete yakın yeryüzüne ineceği hurafesine dayanak yapılmaya çalışılan bir ayet. ne manaya geliyor olabileceğine ilişkin şu videoya bakılabilir:
https://www.youtube.com/watch?v=CBvQOwbHDAg
https://www.youtube.com/watch?v=CBvQOwbHDAg
ateistlerin çelişki/matematiksel hata iddialarına değinilerek şu videoda ele alınan mesele:
https://www.youtube.com/watch?v=F6OqI78qr8w
https://www.youtube.com/watch?v=F6OqI78qr8w
hakkında şöyle bir video hazırlanmış olan ayet:
https://www.youtube.com/watch?v=lUGGbXttlZA
Ayrıca şu makaleye de bakılabilir:
https://hakkadavet.alimallah.com/nisa34.pdf
https://www.youtube.com/watch?v=lUGGbXttlZA
Ayrıca şu makaleye de bakılabilir:
https://hakkadavet.alimallah.com/nisa34.pdf
hakkında şöyle bir video hazırlanmış olan ayet:
https://www.youtube.com/watch?v=luggbxttlza+uludağ sözlük video ya eklensin
ayrıca şu makaleye de bakılabilir:
https://hakkadavet.alimallah.com/nisa34.pdf
https://www.youtube.com/watch?v=luggbxttlza+uludağ sözlük video ya eklensin
ayrıca şu makaleye de bakılabilir:
https://hakkadavet.alimallah.com/nisa34.pdf
bir süredir derleyip toparlamaya ve elimden geldiğince, aklım erdiğince cevaplamaya çalıştığım meselelerdir.
şu adresten okunabilir:
https://hakkadavet.alimallah.com/sorular.htm
şu adresten okunabilir:
https://hakkadavet.alimallah.com/sorular.htm
Alimallah.net bünyesine katılmış olan site. bundan böyle http://alimallah.net/hakkadavet sayfasından yoluna devam edecektir.
arapçada "yanmak, tutuşmak" anlamındaki "ecce" fiilinden türediğini ve ateşin hareketliliğine benzetilerek yerinde duramayan, yağmacı, barbar... kavimleri tanımlamak için kullanıldığını tahmin ettiğim kelimeler.
http://hakkadavet.alimallah.com/ecc.pdf
http://hakkadavet.alimallah.com/ecc.pdf